KİTAP BEYNİN GIDASIDIR

HAYATIN TATLARI VE HAYATIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Kitap okumayı sever misiniz? Bu soruyu neredeyse hiç kimse sormaz, çünkü başta kendisi kitap okumuyordur. Türkiye de kitap okuma oranı yüzde birdir. Buda gösteriyor ki, ülkemde kitap okuyan sayısı 800.000 civarındadır. Utanılmayacak bir durum olmadığını siz söyleyebilir misiniz? Bu bizim şifahi bir toplum olduğumuzu gösterir diyerek yada cep telefonu, tablet ve ya bilgisayarla internetten bilgi edindiğimizi belirterek kendimizi bu durumdan ayrı tutamayız. Hiçbir şey kitap okumanın yerini alamaz. Şifahi bilgi, yani sohbetle kazanılan bilgi uçucudur. Oysa kitap okuyarak edinilen bilgi kalıcıdır.

Kitap okumaya çocuk yaşta başladım. İlkokul sırasında küçük hikâyelerle masallar; yaşım büyüdükçe kimden ne geldiyse onu okudum. Aşk romanları da oluyordu bu, Türk ve dünya klasikleri de. Kerime Nadir de geçiyordu elime, Kemalettin Tuğcu da. İlk okuduğum büyük roman Dostoyevski’nin Suç ve Cezasıydı. Daha sonra işin içine din ve felsefe kitapları girdi. Ardından bilimsel araştırma kitapları geldiğinde 20 yaşına girmiştim.

Her kitap türü yeni dil, yeni konu getiriyordu. Felsefenin dili ayrıdır, tarihin ayrı, dinin ayrıdır, sosyolojinin ayrı, psikolojinin hepsinden ayrı. Bunları okuma sayıları arttıkça dili ve kavramları anlama oranı artacaktır. Özellikle sanat konusunda roman gibi, hikâye gibi, şiir gibi kitapların kendi türleri içinde bile farklı anlatım biçimi, dili olmaktadır. Bu farklılıktan sanat doğar işte. Zaman zaman bunların kapalı anlatımlarını çözmek kimi okuyucuya zor gelebilir. Yalnız şu bilinsin nasıl anlatıldığı ve ne anlatıldığı her tür kitap için geçerlidir.

Her kitap ayrı bir dünyadır. O dünyayı içine girmeden anlamak mümkün değildir. Bir kere girildiğinde çıkmayı kimse istemeyecektir buna eminim. Hele okudukça edinilen bilgiler karşısında düşülecek şaşkınlığı ve hayranlığı üstüne eklerseniz neden bu kadar okumadığınıza üzülürsünüz. Bir süre sonra hayranlık ve şaşkınlık geçer, geçtiğinde öğrenmeye başlanmış demektir.

Başlarda anlamak için çok fazla kendinizi yormamanız şarttır. Ben bu yolla Einştein’ın Fiziğin Evrimini okudum. Bu yolla Mevlana’nın mesnevisini ilk yazılış biçiminde yani Farsçasını okudum. İkisinden de hiçbir şey anlamadım tabii. Sonra bunların açıklamalarını, sadeleştirilmişlerini okudum. İlk okumamdan konuya dair dil kulağımda kalmıştı. Anlamak öyle kolay oldu ki kendim bile şaşırdım. Felsefe sosyoloji konuları da böyle gelişti. Merak etmeyin, bir süre sonra anlamayacağınız bir şey kalmaz. Yeter ki okuma alışkanlığınız olsun.

Asıl ismi Samuel Langhorne Clemens olan, “iki kulaç derinlik” anlamında bir denizcilik terimi “Mark Twain”i kendine isim olarak seçen Amerikalı ünlü romancının bir güzel bir anısını sunmak istiyorum. Bakın Mark Twain neler söylüyor?

*

“Kitap okuyorum ama karakterleri ve içeriği sürekli unutuyorum” diyen kişiler için bir paylaşımdır..."

Bir defasında hocama dedim ki:

“Bir kitap okudum ama zihnimde kitaptan hiçbir şey kalmadı.”

Bana bir meyva hurma uzattı ve dedi ki:

“Bunu ağzında çiğneyip ye.”

Yedikten sonra sordu:

”Şimdi sen büyüdün mü? ”

Hayır,” dedim.

Dedi ki:

“Büyümedin ama o hurma vücuduna dağıldı; et oldu, kemik oldu, sinir oldu, deri oldu, tırnak oldu, hücre oldu…”

Anladım ki, okuduğum kitap da öyle dağılıyor... Bir kısmı kelime dağarcığını zenginleştiriyor.

Bir kısmı bilgi ve irfanını artırıyor, bir kısmı ahlakını güzelleştiriyor, bir kısmı yazı ve konuşmada üslubuna incelik katıyor, bir kısmı hayata farklı bakmanı sağlıyor, bir kısmı içindeki sevgi-merhameti arttırıyor, bir kısmı özgüvenini arttırıyor, düşünmeni, sorgulamanı tetikliyor, olaylar karşısında nasıl davranman gerektiğini öğretiyor…

Her ne kadar sen bunların farkında olmasan da kitap okumak bir şeye yaramaz, çünkü kitap okumak çok şeye yarar..!

O kadar çok şeye yarar ki neye yaradığını söylemek imkânsızdır.

Tamam mı?

“İyi dostlar, iyi kitaplar, bir de huzurlu bir vicdan.

İşte ideal hayat...”

*

Uzun sözün kısası kitapsız hayat susuz toprak gibidir. Su olmadığında toprağa ne ekerseniz ekin verim alamadığınız gibi kitap olmadan edinilen bilgide verimsiz olacaktır. Midenizin guruldaması açlığınızın işaretidir. Beyninizin guruldaması olan diliniz bilgi veya bilgisizliğin işaretidir. İkisinden de kötü seslerin çıkmaması için doyurulması gerekir. Midenizin gıdaya, beyninizin bilgiye ihtiyacı vardır.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Aydın Göle - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.