GÜZ BİTTİ

“Artık iyi olanların değil; iyi oynayanların dünyası burası” demiş Shakespeare.

Evcilik oynamak gibi hayatlar...

Ne demeli? Değişiyor isimler... Sorunların biraz şemali de... Ama huzur bulamıyor, bi’ “Ohh!” diyemiyor kimseler... Herkes de dahil işin içine!..

İşte hayat böyle bir şey!.. Düşmanlarının yanına denk dost sayın da olmalı ki hayata devam edebilesin!.. Olur mu dersin? Cevabı duyuyorum...

Yazabilmem için mum ışığı da olsa şart ki maviliği açık denizlerime uzanan mürekkebimi görebileyim...

En iyi olmaktansa dünya için iyi insan olmak! Nasıl fikir?

1. sınıf insan olmak nedir mesela? Çocukların hep birinci olmak istemesi, kurumların “en birinci” mi?.. Asla! Duygusal zeka mühim işte, tam da bu noktada!

İnsan ilişkileri daha önemli de selam verip gülümsemek değil mesele; DİNLEmek, ANLAmak, İLETİŞİM!..

Yok saymak, görmezden gelmek ŞİDDETTİR! Dışlanmak CEZA, dışlamak SUÇ! Bilir misin? Bilmezler...

İşbirliğinden haz duymaktır gezegeni kurtarmak; yarışmak, kazanmak, yenmek, devirmek değil!

Beraberce el ele yürümenin uçurumdan atlamak kadar zor gibi algılandığı çağın bu zihniyetteki sözde insanlarıyla aynı havayı solumak güç...

Bazen öyle şeyler görüyor ki gözler, öylesini duyuyor ki ruh; can kapatıyor kepenkleri, beden tutuyor nefesini!..

Anlatmak istersin... Konudan konuya atlaya zıplaya... Arada gülüp arada hüzünlenip... Bir o kadar da o anlatsın istersin... Saniye ara vermeden, hiç sessizlik olmadan... Dosdoğru anlaşılmak ve tastamam anlamak istersin!

Böyle kocaman bir deprem olmuş da enkaz altında bırak günleri haftalar geçirmişsin, o denli her şeye açmışsın gibi, yani o kadar geçer içinden bu duygu!.. Bir yandan da ölmek üzeresindir, “Amaan! Yaşayayım da varsın geçeyim bu hiiç bize yaşatamadığımız ‘saçmasapan’ isteklerimden!” dersin... Belki sen ölürsün, belki de o yaşar...

Hayatın kalbe batırdığı iğneleri çıkarırken çıkan acının sesi...

Evet, yazarken yaşıyorsun resmen ya da yaşarken yazıyorsun?.. Kim bilir?..

İçinden bir türkü tutturursun; sana ait, sana dair:

Ey uçan kuşlar, ey benekli geyik!

Taşlar bile kırmıyor

Taşlaşmış gagamı...

Yine bir akşam olağan lacivertliğine gömülmüş, ışıklar turuncularıyla, ağaçlar alaca yeşilinde, yürüyüp geçmeme alışkın yollar her zamanki gibi yalnız, sırf benim ıssızlığıma eşlik için...

YANILGI der CAHİT SITKI TARANCI, hislerime tercüman, tam da şimdi ve hep koşar yardıma:

Değil kardeşim değil , dal yeşil gök mavi değil

Bilsen ben hangi alemdeyim sen hangi alemde

Aklından geçer mi dersin, aklımdan geçen şeyler

Sanmam

Yıldız ve rüzgar payımız müsavi değil

Sen kendi gecende gidersin ben kendi gecemde

Vazgeç

Ayrıdır bindiğimiz gemiler...

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Gül Gökdemir - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.