HÜCRELER VE ZİLLER

Okullar kitle eğitiminin en önemli öncüleridir ve temel anlamda 180 iş günü ve günün 7-10 saatinin geçirildiği, işlevselliğinin tartışıldığı bir yerdi salgından önce. Yani eskiden, çok değil yakın geçmişte.

Peki, okullar salgından sonra hala eski okullar olmaya devam edecek mi yoksa dijital evrime ayak uydurup, şu günlerde sıkça duyduğumuz yeni normale dönüşecek mi?

Mart 2020 öncesine kadar pek te normal olduğunu düşünmediğim eğitim sistemi ve okullar eğitim ve anlayışı merakla beklediğim değişimin kaçınılmazlığını fark edip, kendine çeki düzen verecek mi bekliyorum.

En ince ayrıntısına kadar planlanmış ve kupkuru şemalara göre düzenlenmiş olması yüzünden okuldaki saatler de son derece vasat ve sıkıcı geçiyordu. Bireye uygun olarak düzenlenmeyen ve öğretim programının gereklerinin ne kadar karşılanabildiğini bir otomatik makine gibi “iyi”, “yeterli” ve “yetersiz” gibi rakamlarla gösteren soğuk bir öğrenme makinasıydı orası. Ama farkında olmadan bizi kızdıran şey, okulun insan sevgisinden ve kişisellikten yoksun soğuk bir yer olması ve askeri kışlalardakine benzeyen katı disiplin anlayışıydı.

Stefan Zweig(1881-1942)

Yaklaşık yüz yıl öncesine ait eğitim hayatında bir bölüm ve yazılıp çizilenler ne kadar da tanıdık.

Bir musibet, bin nasihatten iyidir diyen atalarımız, büyüklerimiz, velilerimiz, hocalarımız nasıl bir nasihat alacaklar bu pandemiden çok merak ediyorum.

Anlaşılan o ki, bu salgın öyle kolay kolay hayatımızdan çıkmayacak. Musibet olarak görülen bu nasihati gelin üzerinde duralım ve hayatımıza yön vermesini sağlayalım.

Bu musibet, nasihate nasıl dönüşür onu konuşalım isterseniz. Öncelikle çok hızlı bir fiziksel ve psikolojik değişim geçirmemiz gerekiyor. Pandemi ile bilirlikte uzaktan eğitim kültürü dünya üzerine çarşaf gibi düştü ve herkesin pozisyonuna göre şekil ve aksiyon aldı.

O halde bizim de hızla aksiyon almamız gerekiyor, çünkü gördük ki bir kere daha paket bilginin aktarıldığı eğitim kurumları çokta gerekli ve elzem değilmiş.

Peki, ne yapmalıyız!

Alışkanlıkları değiştirmeliyiz. Nasıl mı? Ortamı değiştirerek…

Salgının bize öğrettiği en değerli şey teknolojinin önemi, teknoloji okur-yazarlığı. Herkesin artık asgari düzeyde teknoloji bilgisisin olması gerekliliğinin kaçınılmaz olduğunu gördük. Velilerimizle dijital ortamın dünyasını birlikte öğrendik, öğrencilerimiz ile yeni bileşenleri tecrübe ettik hiç bir şey olmasa da birkaç bilgisayar ortamında bilinmesi gereken programlar ile kaynaştık. Tüm süreci çeşitli uzaktan eğitim programları ile götürdük.

Peki, başka ne oldu?

Hava kirliliği azaldı, su ve karbon ayak izi miktarı düştü. Gereksiz dolmuş, otobüs beklemeler bitti. Sabah okula ya da işe geç kalacağım telaşı olmadan gece rahatça uyuduk. Hayatımızda ki o karmakarışık hareketlilik bir anda durdu. Vel hâsıl bir kültür oluştu derken tatile girdik ve yeni dönem için hazırlıklar kaldığı yerden devam etmeye başladı.

İkinci Bir Salgın İçin Hazır Mıyız?

Dijital dönüşümü tecrübe ettik ve hayatımızın bir parçası olmaya devam etmeli.

Çocuklar sınav odaklı derslerini uzaktan eğitimde devam edip, kişisel, sosyal, sanat ve spor faaliyetlerini okulda geçirebilir.

Okullar yerleşik planlarını öğrencilerin kişisel, sosyal ve psikolojik durum ve becerilerine göre değiştirebilir. Hapishane modeli gibi bir anlayış olan hücreler ve ziller dışında başka ortamlar da olabilir.(zil çaldı derse gir, zil çaldı yemek ye, zil çaldı törene çık…)

Okullar müfredat, kazanım dışında; dünyaya ve bulunduğumuz çevreye fayda sağlayabileceğimiz, iklim değişimi, kirlilik, dünya barışı, doğal kaynaklar, yenilebilir enerji, doğal afet, acil durum gibi hayatı kolaylaştıran ve bakış açısını değiştirip dünyayı daha yaşanılabilir bir hale getirecek dersler de vermeli.

Güçlü iletişim becerilerinin olduğu, bilgi okur-yazarlığı, teknoloji okur-yazarlığı, dijital okur- yazarlık, bilim okur-yazarlığı gibi becerilere daha çok yer verilmesi gerekiyor…

Sonuç olarak; paket bilginin öğrenciye verilip, sınav zamanında açıldığı bir süreçten uzak, bilgi, beceri ve anlamların daya yüksekten öğretildiği bir sürece girmek için geç kalmış sayılmayız.

Tabi tüm bunlar büyüklerimizin elinde…

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Maaz Keserci - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.